“`html

İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesi, Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından gerçekleşen protestolarda tutuklanan 102 kişi için tahliye kararı verdi.
Bu tutuklular arasında, CHP Parti Meclisi’ne seçilen ve “Her Şey Çok Güzel Olacak” sloganının ilham kaynağı Berkay Gezgin de yer aldı. Tuzla’daki Marmara Ceza İnfaz Kurumu’ndan serbest bırakıldılar.
Tahliye olduktan sonra BBC Türkçe‘ye açıklamalarda bulunan tutuklular, cezaevinde kötü muameleye maruz kaldıklarını ve aralarından bazı kişilerin adli mahkumlarla aynı koğuşta kaldığını belirttiler.
İsmini gizli tutmak isteyen bir tutuklu, gözaltı sürecinde darp edildiğini ifade etti.
Başka bir tutuklu ise cezaevi hastanesinde “sözlü taciz” mağduru olduğunu, konuyla ilgili şikayetçi olduğunu aktardı.
‘ZATEN NİYE İÇERDEYDİM?’
İstanbul’un Silivri ilçesindeki Marmara Ceza İnfaz Kurumu’nun girişinde büyük bir kalabalık toplandı.
Hava karamsar, soğuk ve yağmurlu, ancak kalabalık kararlılığını koruyor.
Onlarca kişi, yaklaşık üç haftadır ayrı kaldıkları sevdiklerine kavuşmanın heyecanıyla beklemekte.
Tahliye edilenler, düzenli olarak servis araçlarıyla cezaevinin kapısına getiriliyor.
Her yeni servisin kapısı açıldıkça kalabalıktan coşkulu tezahüratlar ve sloganlar yükseliyor. İçeriden çıkan tutuklular, heyecanla yakınlarını arıyor.
Ellerinde kişisel eşyalarını taşıyan siyah çöp poşetleri dikkat çekiyor.
Bu kişiler, 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve sonrasında patlak veren protestolara katıldıkları için tutuklandılar.
10 Nisan’da tahliyesi onaylanan 102 kişiden biri olan Ekin Baran Yalnız ile görüştük.
28 yaşındaki satış müdürü Yalnız, 19 gündür gözaltında ve tutukluydu.
Bir protestonun ardından Saraçhane’den ayrıldığı sırada gözaltına alındığını belirtti.
Silivri’deki cezaevinde bulunduğu süre zarfında, kısa bir süre adli mahkumlarla aynı koğuşta kalan tutuklulardan biri olduğunu açıkladı.
BBC Türkçe‘ye demeç veren avukatlar, adli tutuklularla aynı koğuşta kalan bazı kişilerin psikolojik ve fiziki şiddete maruz kaldıklarını vurgulamıştı.
Adalet Bakanlığı’na bağlı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, tutukluların adli hükümlülerle aynı koğuşlarda kalmasını belirten 8 Nisan tarihinde yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklamada, bir adli mahkumun tutuklulara saldırdığı iddialarının asılsız olduğu ifade edildi.
Oda ve koğuş atamalarının yapılırken “Tutuklulara isnat edilen suçların niteliği, güvenlik değerlendirmeleri ve bireysel özellikler göz önünde bulundurulmakta, farklı suç gruplarının aynı ortamda bulunmamaları için gerekli önlemler alınmaktadır” denildi.

Ekin Baran Yalnız, adli mahkumlarla birlikte kaldığı süre zarfında karşılaştığı sorunların olmadığını, onların yardımsever olduklarını belirtti:
“Sağ olsunlar, bu süreçte bize çok destek oldular. İnsanlar uyumadı, yataklarını bize bıraktı. Daha sonra Saraçhane için yeni bir koğuş oluşturuldu ve bizi oraya aktardılar.”
Tahliye olduktan sonra hissettiği mutluluğu şu şekilde ifade etti: “Mutluyum, zaten neden içerdeydim?” ve diğer Saraçhane tutuklularının da en kısa zamanda salıverilmesi için çağrıda bulundu.
‘KAMUOYU BASKISINDAN KÖTÜ DAVRANMADILAR’
İsmini vermek istemeyen bir başka erkek tutuklu, 22 Mart’ta Saraçhane’de gözaltına alındığını ve cezaevine götürülmeden önce günlerce Vatan Caddesi’ndeki merkezde tutulduğunu belirtti.
Tutuklu, Saraçhane’de gözaltına alınanlarla aynı koğuşta kalmış ve şu açıklamada bulundu:
“[Gardiyanlar] belki haklı olduğumuzu biliyorlardı ya da kamuoyunun baskısından çekiniyorlardı. Bu yüzden bize o kadar kötü davranamadılar. Bu durumu hissediyorduk.”
Gözaltı sürecinde şiddet gördüğünü söyleyen tutuklu, “Sağlık raporları tutuldu, ancak bunların yarayıp yarayamayacağını Türkiye’de bilemiyorum” dedi.
Serbest kalan tutuklulardan Ozan Gültekin, 5 no’lu E8 koğuşunda kaldığını ve toplamda 20 gün boyunca “içeride” olduğunu aktardı.
Gültekin, “Dışarıdaki kamuoyu baskısı bizi oldukça güçlü bir şekilde çıkardı” ifadesini kullanarak, yönetici ve gardiyanların sık sık “iyi misiniz? Herhangi bir ihtiyacınız var mı?” diye sorduklarını aktardı.
Bu durumu “Dışarıdaki kamuoyu korkusundan kaynaklanıyordu, bu çok belirgindi” diye yorumladı.
Gültekin, “İçeri alındığımız andan itibaren bir umutsuzluk vardı ama aynı zamanda bir umut da mevcuttu” diyerek, henüz tutuklu olan gençlere şu mesajı verdi:
“Hiçbiri umutsuzluğa kapılmasın, her zaman yanlarında olacağız. Bu süreçte en büyük desteği bizler vermeye devam edeceğiz.”
‘İÇERİDE ZORLU BİR SÜREÇ GEÇİRDİK’
İsmini gizli tutmak isteyen başka bir erkek tutuklu ise, toplamda 18 gün tutuklu kaldığını ve “Özgürlüğün tadı bambaşka bir şey. İçeride gerçekten zorlu bir süreç yaşadık.” şeklinde konuştu.
Tutuklu, cezaevinde gardiyanlardan ve memurlardan kötü muamele gördüğünü belirtti.
Cezaevinde bulunduğu süre zarfında acil servise kaldırıldığını, tedavi için nezarethane de saatlerce bekletildiğini aktardı.
Serbest kalan tutuklu, gözaltı sürecinde kendisine ters kelepçe yapıldığını ve bir saat boyunca yerde bekletilirken darp edildiğini ifade etti.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 1 Nisan’da yaptığı bir açıklamada kötü muamele iddialarını reddetti; aile görüşmeleri, sağlık, hijyen, barınma ve diğer temel hakların yasal güvence altında olduğunu vurguladı.
Bakan, kötü muamele ve işkence iddialarıyla ilgili olarak “İşkenceye sıfır tolerans politikası uygulamaya devam ediyoruz ve bu konudaki kararlılığımızdan asla taviz vermedik” dedi.
‘SİLİVRİ İŞİN EN İYİ KISMIYDI’
İsmini gizli tutan bir kadın tutuklu, gözaltı ve tutukluluk sürecinin “Silivri işin en iyi kısmıydı” şeklinde konuşarak belirtilerini açıkladı.
Tutuklu, Vatan Caddesi’nde bulundukları nezarethanede yiyecek, içecek ve barınma konularında zorluk yaşadıklarını ifade etti.
Gözaltına alınırken darp edilmediğini ve Marmara Ceza İnfaz Kurumu’na götürüldüğünde burada sağlık personeli tarafından “sözlü tacize” uğradığını aktardı.
Adli hükümlülerin “gözleriyle tacizine maruz kaldığını” söyleyen tutuklu, saatlerce hastanede bekletildiğini ve bu konuda uluslararası kuruluşlar ile milletvekillerine başvurduğunu belirtti.
Tutuklu kadın, cezaevindeki süreç hakkında şu değerlendirmelerde bulundu: “Gerçekten kadın kadının yurduymuş, bunu tümüyle anlamış olduk.”
Ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Keşke böyle olmasaydı, hiç kimse bu kötü muameleye maruz kalmasaydı. İçeride kalan arkadaşlarımın hepsi çıkacaklar. Ben çıktım, onların sesi olmaya devam edeceğim. İnandığım değerlerden asla vazgeçmeyeceğim.”

NE OLMUŞTU?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 8 Nisan’da yaptığı açıklamada 20 ayrı soruşturmada toplamda 819 kişi hakkında kamu davası açıldığını bildirdi.
Bunlardan 278’inin tutuklu olduğunu kaydetti.
BBC Türkçe’nin eriştiği belgelere göre, tahliye kararında “Atılan suçların kanunda belirlenen alt ve üst sınırları, suçların CMK’nın 100. maddesinde belirtilen katalog suçlar arasında olmadığı, mevcut delil durumu, suçlamalarla ilgili kapsamlı delil toplandığı, sanıkların tutukluluk süresi” gibi unsurlar dikkate alındı.
Tahliye sebeplerinin arasında ayrıca “sanıkların büyük çoğunluğunun öğrenci olması, öğrenimlerine devam etmeleri ve sınavlarının bulunması, bazılarının sağlık sorunlarıyla başa çıkması, kaçma olasılıklarının olmaması” gibi noktalar da yer aldı.
Savcılığın mahkemenin kararına itiraz hakkı bulunmaktadır.
Tahliye edilenlerin dışında, 18 Nisan’da ilk duruşmaları yapılacak birçok öğrenci hâlâ Silivri’deki hapishanede tutuklu durumda bulunuyor.
“`
More Stories
LeMan’dan İmamoğlu’nun savunması paylaşımı
Bıçakladıktan sonra “eşim hasta” diyerek taksi çağrıdı
‘Bize savaş açıldı karşılık veriyoruz’