İstanbul’un deprem sonrası risk raporu: ‘Bu sese kulak verin’

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası (KMO) İstanbul Şubesi, ‘İstanbul’da Deprem Sonrası Kimyasallardan Kaynaklanacak Tehlikelere Dair Rapor’ başlıklı çalışmasını yayınladı.

Raporun giriş bölümü şöyle başlıyor: “Bilim insanı ve teknik kadroların örgütü olarak, 17 Ağustos 1999 Depremi’nin yıldönümünde, sızıya dönüşen acımızı unutmadığımızı, meslek alanımızla ilgili kısımlarını unutturmayacağımızı söylüyor ve ilgili olan tüm kesimleri uyarıyoruz. Bu sese kulak verin.”

İstanbul ve çevresinde bulunan illerdeki LPG tanklarının olası bir depremde risk teşkil ettiği belirtilen raporda, olası bir LPG tankı patlamasında ortaya çıkacak alev topunun yüksekliğinin 1000 metrelere kadar ulaşabileceği ifade edildi. Raporda, İstanbul’da yaşanacak olası bir depremin ardından kentte bulunan kimyasal maddelerin yaratabileceği ikincil tehlikelere yönelik tahminler ve analizler yer alıyor.

Rapor, Kimya Mühendisleri Ersen Şan, Mustafa Bağan, Neşet Kadırgan, Serkan Küçük, Veli Deniz ve Yunus Gürbüz’den oluşan İstanbul Şubesi Deprem Çalışma Grubu imzasıyla yayınlandı.

‘NET OLARAK BİLEMİYORUZ, SADECE TAHMİN EDEBİLİRİZ’

İstanbul’da bir yıl içinde üretilen, taşınan, depolanan ve tüketilen kimyasal miktarının net olarak bilinmediği vurgulanan raporda, bu verinin toplandığı herhangi merkezi bir kurumun bulunmadığı ve bu sebeple riskin tüm boyutlarını anlamak için yapılan çalışmaların ancak ‘tahmini’ düzeyde olduğu belirtildi.

Raporda, “faaliyeti sırasında çevresinde bulunanlara biyolojik, kimyasal, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden az veya çok zarar veren veya vermesi muhtemel olan ya da doğal kaynakların kirlenmesine sebep olabilecek işyerleri” olarak tanımlanan gayrı sıhhi müesseselere de değinildi. Buna göre, İstanbul’un her iki yakasında bulunan toplam 30 ilçede, 1186 adet gayrı sıhhi müessese bulunuyor.

DEPREM, DEPREMLE SINIRLI DEĞİL

Raporda, depremin ardından kentte bulunan kimyasal stoğunun yol açabileceği yangın, patlama, kimyasal ve gaz sızıntıları, su baskınları, salgın hastalıklar ve çevre kirliliği gibi olaylar olarak tanımlanabilecek ikincil afetlerin riskleri de analiz edildi.

Örnek olarak, 17 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen Marmara Depremi’nin ardından İzmit Körfezi’ne 50 ton dizel yakıtı döküldüğü ve körfezdeki toksik madde konsantrasyonunun zaman içinde arttığı hatırlatıldı.

’50 METREYE KADAR TÜM CANLILAR ÖLÜR’

Kaza senaryoları ve birtakım modellemelere yer verilen raporda, İstanbul ve Kocaeli’de depolanan Toluen Di İzosiyanat (TDI) tanklarının depremde hasar görmesi ve açığa çıkması durumunda organlarda kalıcı hasar, nefes almada güçlük ile astım nöbetleri ve cilt tahrişleri gibi sonuçlara yol açabileceği vurgulandı.

Tanktan 50 metre mesafeye kadar olan tüm canlıların hayatını kaybedeceği, 80 metreye kadar da aynı riskin söz konusu olabileceği ifade edildi.

‘ALEV TOPUNUN YÜKSEKLİĞİ 1000 METRELERE KADAR ULAŞACAK’

Benzer bir modelleme Ambarlı, Marmara Ereğlisi, Kocaeli Yarımca ve Körfez’de bulunan LPG tankları için de yapıldı. Bu modellemeye göre, tankın patlaması durumunda 1000 metrelere kadar ulaşabilecek bir alev topunun ortaya çıkacağı ifade edildi.

Söz konusu alev topunun ortaya çıkaracağı ısı enerjisinin kürenin merkezinden yaklaşık 2500 metre mesafede bulunan herkes tarafından hissedilebileceği ve bu enerjinin ölümler ile birinci derece yanıklara neden olacağı kaydedildi.

Son olarak potansiyel çözümlere değinilen raporda, öne çıkan bazı öneriler şu şekilde:

– “Tehlikeli bir kimyasalın üretiminden son ürününe kadar oluşumu aşamalarında meydana gelecek her türlü emisyon, imisyon ve ortaya çıkacak atık miktarlarının tespitinin yanı sıra; doğal afet ve olası kazalarda can ve mal güvenliğini önlemeye önemli katkı sağlayacağı nedeniyle il ve bölge bazında ‘Tehlikeli Kimyasal Maddeler Envanteri’ çıkartılması gerekmektedir. Kent içindeki kimyasalların envanteri tek bir elde toplanmalı ve kamu ile paylaşılmalı.

– Yerleşim alanlarının içinde kalmış kimyasal üretim, depolama vb. tesislerinin kent dışına taşınmasının gerçekleştirilmesi gerekmekte.

– Kimyasal üreten, depolayan tesislerin sel yataklarından kaldırılması gerekmekte.

– İstanbul İtfaiyesi’nin deniz biriminin bir an önce kurulması gerekmekte.

– İstanbul İtfaiyesi’nin kimyasal madde kazalarına müdahale kapasitesi arttırılmalı.

– Kimyasal madde tanklarının esnek boru bağlantısına sahip olmaları bölgesel bir standart olarak hazırlanmalı.”

Author: Seher Alp

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir